9 Nisan 2017 Pazar

İSLÂM HUKUKUNA GİRİŞ Ünite 6 ÖZET

  Hiç yorum yok
İSLÂM HUKUKUNA GİRİŞ Ünite 6 ÖZET
Giriş
Kur’an ayetleri ve Hz. Peygamberin sözleri genel olarak
bir düzenleme içeren söz veya metin anlamında “nass”
diye isimlendirilir. Nasların sayıca sınırlı, hukuki ihtiyaç
ve sorunların sınırsız denilebilecek sayı ve çeşitlilikte
olması, bu sınırlı nasların, sınırsız ve çok çeşitli hayat
olaylarına nasıl yetişeceği, bu naslarda çözümü açıkça yer
almayan problemlerin nasıl çözüleceği sorusunu gündeme
getirmiştir. İşte ictihad, sınırlı nasların sınırsız hayat
olaylarına nasıl yeterli olacağı sorusunun cevabı olarak
ortaya çıkmıştır. İctihad her halükarda naslar üzerinden
yürütülen bir faaliyet olmakla birlikte esas itibariyle insan
aklının ve birikiminin devreye girdiği beşeri bir faaliyettir.
İctihadın Doğuşu ve Kavramsal Çerçevesi
İctihadın, fıkıh usulünün temel kavramlarından biri haline
gelip konu etrafında zengin doktriner tartışmaların
doğması mezheplerin teşekkül ettiği dönemdeki fıkhî
gelişmelerin ürünüdür. Hz. Peygamberin ictihad etmek
durumunda olmadığını, onun tüm sözlerinin vahiy
kaynaklı olduğunu savunanlar açısından ise ictihad
sürecinin gerçek başlangıcı vahiy sürecinin
tamamlanmasından sonradır.
Kimi usulcüler, Hz. Peygamber’in şer‘î hükümlere ilişkin
açıklamalarının tıpkı Kur’an gibi vahiy mahsulü olduğunu,
kimileri de re’y ve ictihaddan kaynaklanmasının mümkün
bulunduğunu ileri sürmüştür.
.Bu ihtiyaç, “re’y ictihadı”
kavramını gündeme getirdi. Re’y ictihadı kavramıyla ifade
edilen bu anlayışla birlikte teşrî‘ sürecine belli sınırlar
içerisinde akıl da katılmış oluyordu.
İctihadın Meşruiyetinin Temellendirilmesi
Sünnî, Mutezilî ve Şiî bütün fıkıh mezhepleri arasında
hükmün Allah’a ait olduğu, bütün hükümlerin insanların
maslahatlarını sağlamak için konulduğu, karşılaşılan her layın hükmünün naslarda doğrudan (nassen) veya dolaylı
biçimde (delaleten) bulunduğu ve din hususunda delilsiz
konuşmanın yanlış olduğu konularında görüş birliği
vardır.
Sünnî mezhepler, boyutu konusunda farklı düşünseler de
re’yin, daha sonraki kavramlaştırmasıyla ictihadın, dolaylı
olarak mevcut olan hükümlerin bulunup çıkarılmasının
yöntemi olarak kabulünü bir gereklilik olarak görürler.
Büyük ölçüde Ebû Hanîfe ve İmam Mâlik’in öncülük
ettiği ve geniş anlamıyla istihsân ve ıstıslâhın da dahil
olduğu re’y ictihadını İmam Şâfiî daraltarak ictihad
faaliyetini kıyasa eşitlemiştir.
İctihadın Mahiyeti, Konusu ve Hükmü
Hakkında kesin delil bulunmadığı için ictihada açık olan
ve hükmü ictihad yoluyla beyan edilen mesele, literatürde
müctehedün fîh veya ictihâdî mesele diye adlandırılır.
İctihad, konuyla ilgili bir nassın bulunmaması veya
karşılaşılan fıkhî meseleyi doğrudan düzenleyen, fakat
farklı biçimde anlaşılmaya müsait bir nassın bulunması
durumunda söz konusu olur. Bunun için de hakkında kesin
delil bulunan meseleler doğrudan ictihada açık olmamakla
birlikte ayrıntıları ictihada açık olabilir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder