14 Nisan 2017 Cuma

ÇALIŞMA EKONOMİSİ Ünite 5 özet

  Hiç yorum yok
ÇALIŞMA EKONOMİSİ Ünite 5 özet
ÇALIŞMA EKONOMİSİ Ünite 5 özet
Ücret Teorileri
Ücretin belirlenmesi ve düzeyi, her devirde iktisatçılar
tarafından oluşturulan teorilerle açıklanmaya çalışılmıştır.
Fakat, ücretleri etkileyen ekonomik, endüstriyel ve sosyal
yapıyla doğrudan bağlantılı bir çok unsurun varlığı, her
devirde herkes tarafından kabul edilebilir sayılabilecek bir
teorinin oluşturulmasını imkansızlaştırmıştır. Tarım ve el
sanatlarına dayalı statik ekonomilerde geçerli ücretlerin
çoğu sanayiye dayalı dinamik ekonomilerde geçerli
olmayabilir.
Ücret konusu için farklı dönemlerde ortaya atılan ücret
teorileri üzerinde kullanılan en yaygın sınıflandırma
geleneksel (klasik) ve çağdaş (modern) ücret teorileri
biçimindedir.
Klasik Teori veya Emeğin Tunç Yasası, asgari
fizyolojik gereksinimleri karşılayacak kadar doğal ücretin,
özellikle fakir aileler içinde görülen hızlı nüfus artışından
dolayı yükselmeyeceği durumda, doğal ücretinin en çok
ücret sayılması gerektiği ortaya konulmuştur. Bu
durumda, işçilerin refah seviyelerinin ve konforunun
iyileştirilmesi imkansızlaşmaktadır. A. Smith, D. Ricardo,
R. Malthus, Turgot gibi düşünürler, temel olarak emek
arzı ve talebi arasında nüfus sorunu ile açıklamaktadır.
Nüfusun azalmasıyla başka bir deyişle işgücü ihtiyacının
artmasıyla ücretlerin yükselmesi arasında ilişki
kurmuşlardır. Bu şekilde doğurganlık ile üretim kapasitesi
arasında insanlığın temel sorununu konumlandıran anlayış
Emeğin Tunç Yasası olarak adlandırılır. R. Malthus, nüfus
artışının engellenmediği durumda ücretlerin aşağıya
çekileceğini iddia ederken Turgot, ücret düzeyi
belirlenirken yaşam için zorunlu malların alımı dışında
sosyal ve kültürel ihtiyaçları da karşılayacak düzeye
çekilmesini vurgulamıştır. D. Ricardo ise, emeğin değerini
belirleyen faktörün emeğin kendisinin olması gerektiğini
ifade ederek, emeğin harcanması ile ücretin belirlenmesini
ilk defa ayıran düşünür olmuştur.
Ücret Fonu Teorisi işgücü hacmi ile ücretlerin
ödenmesine ayrılan ve değişmeyen fon arasındaki ilişkiye
göre ücret düzeyinin belirlenmesini esas alır. Söz konusu
fon, bir kısmı tasarruflardan oluşan sermayedir.
Sermayenin diğer bir kısmı mevcut makina ve teçhizatın
amortismanından oluşur. Ücret fonu işçi sayısı toplamına
bölünür ve toplam ücretler hiçbir zaman fon miktarını
aşamaz. İşçi ücretleri sendikalar aracılığıyla veya uygun
ekonomik koşullar altında arttırılıyorsa bu diğer işçilerin
ücretlerinin azalmasına yol açacaktır. Bu durumda genel
ücret düzeyindeki artış, yalnızca sermayenin büyümesi
veya işçi sayısının azalmasıyla gerçekleşebilir sonucuna
varılmaktadır.
Artık Değer Teorisi ile artık değer kavramı Marks
tarafından analitik bir araç olarak kullanılmaya
başlanmıştır. İşçinin çalışma saatinin bir kısmının işverene
karşılıksız olarak aktarılması esasına dayanır. Emeğin
karşılığı olmayan çalışma saatleri artık değer yaratır. Artık
değer Marks’a göre, emeğin fiilen çalıştığı süre içerisinde
ürettiği değer (kullanım değeri) ile emeğin kendini
yeniden üretebilmesi için satın alabileceği malların değeri
(değişim değeri) arasındaki farktır. Bu noktada Marks’ın
emeğin değerinin piyasada bir mal gibi serbestçe alınıp
satıldığını iddia etmesi, işgücünün doğal fiyatı olarak
değerlendiren D. Ricardo ile ayrıldığı temel noktadır.
Pazarlık ve Satın Alma Gücü Teorisi, ilk kez J.
Davidson tarafından ifade edilen pazarlık teorisine göre
ücretler, işçi ve işverenin ayrı birer taraf olarak katıldığı
ve taraflar arasında yapılan pazarlık sonucunda
belirlenmektedir. İşçiler ve işverenler ücretleri belirlemek
üzere bir araya gelerek alt ve üst sınırlarıyla isteklerini
bildirirler. İşçiler en yüksek, işverenler ise en düşük
limitten pazarlık başlatırlar ve ücret düzeyi, tarafların bu
iki limit arasında belirlenir. Tarafların pazarlık güçleri
belirleyici olmaktadır.
Satınalma gücü teorisi, ekonomide mal ve hizmetlerin
üretiminin, büyük oranını işçiler ve ailelerinin oluşturduğu
toplum tarafından tüketilmek üzere talep edilmesi tezine
dayanır. İşçilerin ücretleri ve satınalma güçleri yüksekse
yeterli talep oluşur ve üretimin devamlılığı sağlanır fakat
işçilerin ücretleri ve satınalma güçleri düşükse üretim
azalır işsizlik artar. Toplam efektif talebin yetersizliğinden
işsizliğin yaygınlaştığı durumda daha uygulanabilir bir
teori iken, sermaye noksanlığından kaynaklı işsizliğin
olduğu durumlarda yetersiz kalabilecektir.
İçerdekiler-Dışardakiler Teorisi, ücretlerin saptanmasını
temel alan bir modeldir. İçsel işgücü piyasaları ile
ilişkilendirilmesi hâlinde ücretlerin düşük veya yüksek
oluşunu açıklayabilmektedir. İçerdekiler firmada istihdam
edilen işçiler, dışardakiler ise işe başvuran ve piyasadaki
ücret ve iş güvenliği konularına tabi işsizlerdir. Firma,
üretken ve güvenilir kişileri firma içinde tutmayı hedef
alarak işçi kiralama yöntemiyle işçilerin karakterleri
zaman içinde keşfetmeye çalışır. İşe alma ve eğitim
firmalara önemli maliyetler yüklemesine rağmen,
içerdekiler-dışardakiler modeli işlem maliyetlerinin ve
işçilerin heterojenliğini vurgulayarak sendikaların
örgütlenme açısından önemli rolleri olduğunu öne sürer.
Neoklasik İktisat Düşüncesinde Ücret
Farklılıkları ve Nedenleri
Gerçek hayatta aynı işi yapan aynı nitelikte çalışanlar
arasındaki ücret farklılıklarının sebepleri, istihdamın özel
koşulları ve çalışanın özel koşullarıdır. Piyasada bazı işler
çalışanlar tarafından çok fazla tercih edilmiyorsa işletme
daha yüksek ücret ödemeye razı olarak işin istenmeyen
özelliklerini tazmin edebilir. İşçi de bu durumda
işletmenin tercih edilmeyen koşullarına katlanmış olarak
telafi edici ücret farkını ödül olarak almaktadır.
Yapılan İşin Taşıdığı Risk Unsuru, bazı işler güvenli
olarak değerlendirilirken bazı işler de yüksek ölüm ve
yaralanma riskini sahip olarak değerlendirilir. Telafi edici
ücret farklılıkları ölüm ve yaralanma riski gibi
nedenlerden dolayı uygulanabilir. Riski yüksek olan
işlerde çalışanları tazmin edebilmek için onlara daha
yüksek ücret vermek gerekmektedir.
Yapılan İşin Statüsü ve Prestiji ücret oranını ciddi
şekilde etkiler. Prestiji olmayan iş için ücret oranı
yükselmelidir. Mesleklerin prestiji kişisel tercihlere göre
değişkenlik gösterse de mesleği prestijli yapan toplumsal
değer yargılarıdır. Bu yargılar zaman içinde değişikliğe
uğrayabilir.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder